Wednesday, March 25, 2009

Türkiye Karmasıklasan Amerikan Dıs Politika Denklemiyle Çalısmayı Ögrenmeli

-HURRIYET DAILY NEWS'DE, 24 SUBAT GUNU YAYINLANAN MAKALEMIN TURKCESI-

ILHAN TANIR

Washington, DC. Obama yönetimi özellikle dıs politika alanında hızlı bir yeni yapılanma ile ise basladı. Bu yeni yapılanmanın Türk disislerince yakından takip edilmesi ve gerekirse üzerinde çalısılarak en iyi nasıl sonuç alınması gerekliligi tartısılması gerekiyor. Amerikan Dısisleri Bakanı Hillary Clinton’ın Japonya’dan baslayarak sırasıyla Endonezya, Güney Kore ve Çin’i içine alan gezisi, yeni yönetimin dıs politika sürücü testi özelliginde.

En bastaki izlenim su; Obama yönetiminin, Bill Clinton yönetimi dıs politika stiline benzetilen özel elçi ve temsilcilikleri atama yolunu tutması, Hillary ve Amerikan Dısisleri Bakanlıgının önümüzdeki dönemde önemli dıs politika konularında ve bölgelerinde bizzat politika yapıcı konumdan uzaklastıgı anlamına gelmekte. Eski Büyükelçi Richard Hollbrook Dogu Asya özel temsilcigi ile Afganistan, Pakistan, Hindistan ve diger bölge ülkeleri üzerinde, aynı sekilde Amerikan Senatosu eski Çogunluk lideri George Mitchell de, İsrail ve Filistin basta olmak üzere, Ortadogu özel delegesi olarak, bu bölge ülkelerine yönelik politika yapımında önemli söz sahibi olan görevliler haline geldiler. Öte taraftan Washington, DC’deki son haberlere göre, Baskan Yardımcısı Joe Biden’ın da Çin politikalarında birinci elden söz sahibi olacak olması, Hillary’nin daha geriden bu politikaları ‘organize’ ve ‘esgüdümü’ rolüne çekilecegi görüntüsünü güçlendiyor.

Washington, DC’nin önemli düsünce kuruluslarından olan Brookings Enstitüsünde, geçtigimiz hafta, Hillary Clinton’un yapacagı Dogu Asya gezisini tartısmak üzere yapılan toplantıdan sonra, tartismayı yöneten Brookings’in Kuzeydogu Asya Politikaları Merkezi direktörü Richard C. Bush’a tartısmada gündeme gelmeyen bir soru yönelttim. Sorum: Obama’nın geçmisten beri Afganistan’ın öncelikli konumuna atıfta bulunmasına ragmen, kendi Dısisleri Bakanının bolge ulkelerini kapsayan bu ilk yurtdısı gezisinde neden Afganistan’ı ziyaret etmedigi idi. Bush’un cevabı beni daha da çok sasırttı: bunun nedeninin bu bölgeye yakında gidecek olan, ve bu bölgeden birinci derecede sorumlu olan özel temsilci Holbrook’un öneminin azaltılmaması için alınmıs olabilecegini söyledi. Ayni soruyu iki gun sonra baskentteki baska bir toplantida bu sefer Afganistan uzmani ve Georgetown Universitesinde profesorluk yapan Dr. Seth Jones’a yonelttim. Jones’da baska kelimelerle ayni cevabi verdi: Amerikan disisleri politika kurumundaki yeni dinamikler ve gorev paylasimlari nedeniyle Hillary’nin bu ulkelere ziyaretinin gereginin kalmadigini soyluyordu. Amerikan Dısisleri Bakanının, oncelikli kabul edilen bir ülkeye ziyareti dahi, yeni temsilcinin önünün kapatabilecegi endisesiyle yapılmıyordu.

Amerikan dıs politikasındaki bu yeni yapılanmanın dısında, daha da derinlesen ekonomik kriz ile birlikte transatlantik iliskilerde ekonomik iliskilerin ve dolayısıyla ekonomiden sorumlu görevlilerin ve kurumların agırlıgı da daha da artacak gibi. Örnegin, Dr. David M. Lampton, Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası iliskiler Calismaları Rektörü ve Çin konuları direktörü, Brookings Enstitüsünde yukarıda bahsi geçen toplantıda yaptıgı konusmada Amerikan-Çin iliskilerini tartısırken, özellikle denklemin bu kısmıni vurguluyordu. Bir tarafta Çin’in Amerikan pazarına olan bagımlılıgı, diger tarafta ise Amerikan yatırımcılarının Çin’nin büyümesine olan ihtiyacı, Amerika-Çin iliskilerini ve daha benzer diger ulke iliskilerini ekonomik odaklı halde tutmakta. Obama Beyaz Saray’ının Bas Ekonomi danismani Larry Summers, henüz liderini bulamamıs Amerikan Ticaret Bakanlıgı, Hazine Bakanlıgı ve atanması Amerikan Senatosu tarafından henuz tasdik edilmedigi dönemde Çin’in düsük paritede tutulan para politikasını elestiren Hazine Bakanı Tim Geithner’in Çin’le olan ikili iliski denklemindeki agırlasan rolleri, Foggy Bottom’ı daha da geriye itecek diger nedenler.

Degisim Nereye Kadar?

Obama yönetiminin önceki yönetiminden farklı oldugunu devamlı ve üstüne basa basa ısrarla her fırsatta dile getirmesi, muhatap ülkelerde de birçok beklentilerin olusmasına neden olmus durumda. Bu durum yeni Amerikan yönetimine, geçmis 8 yılda yorulmus ve yıpranmıs birçok iliskiye yeniden baslama sansı verse de, bir diger taraftan da yine ayni ekibe, bu artan beklentileri de karsılama ödevi yüklemis durumda. Örnegin su aralar Amerikan dıs politikasınin en büyük mantralarından biri, Amerikan dıs politika yapıcılarının bundan sonra ‘dinlemeye’ önem verecegi. Dinlemek, Georgetown Universitesi profesoru Balbina Hwang’in usteledigi gibi, neyi, ne kadar dinleyecek ABD? Ve muhatap oldugu bunca farklı rakip ülkelerin hangi birini dinlediginde kendisine söyleneni yaparak mutlu edebilecek?

Ayrıca yukarıda saydıgımız çok bilinmeyenli denklemin içine bir de eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in azalmayan güç arayısı, yıllar boyu artan bütçesi ve süregelen savaslarla dıs politika alanında manevra alanını devamlı artıran Amerikan Savunma Bakanlıgı ve Pentagon’u da eklemek gerekiyor.

Bu aralar Washington, DC’de katıldıgım her toplantıda duydugum Amerika’nın uzun zamandır harcadıgı askeri ve politik kapitalinin artık ona her yerde rahatça hareket imkanını vermedigi. Irak ve Afganistan’da yıgılan Amerikan ordusu, ya bizdensin ya da onlardan dayatması ile sogutulan arkadaslıklar ve son olarak ekonomik krizin sarstıgı imaj ile tökezleyen Amerika, Obama yönetimi ile birlikte tam da ihtiyacı olan barıs ve beraberlik mesajları vermeye, konusup-dinlemekten dem vurmaya basladı. Aslına bakılırsa bir açıdan, Amerikadaki yönetim degisikliginden gelen bu yeni açılım ve yaklasım tarzı, etkisi azalan süper gücün eninde sonunda akacagı vadi idi. Bir anlamda o vadiye daha vakur ve hızlı inmis oldu Amerika Obama’nın seçilmesiyle.

Türkiye yeni denkleme ne kadar hazır?

Amerikan dıs politikasında yasanan yeni gelismeler Türkiye için de yeni analizler gerektirmekte ve bunun Türk dıs polikası yapıcıları tarafından inceden inceye dikkatle not edilip edilmedigi henüz bilinmemekte. Örnegin, Türkiye önümüzdeki dönemde Basbakan Erdogan’ın basdanısmani Dr. Ahmet Davutoglu’nun simdiye kadar çokça tartısılmıs olan strarejik derinlikli dıs politikasını takip etmek istiyorsa, öncelikle Türk Dısisleri Bakanlıgında ‘reality check-gerçeklik testi’ nin uygunlanması gerekiyor. Turkiye’nin toplam dısisleri diplomatlarının sayısı bin civarında ve bu sayı, aynı büyüklükteki diger Avrupa ülkeleri ile karsılastırıldıgında komik denebilecek kadar az. Bu kadar az sayıdaki dısisleri diplomat sayısının öncelikle bu çok yönlü dıs politika hedeflerini ne kadar mümkün kılacagı, hem de hızla degisen öteki ülkelerdeki denklemleri ne kadar izleyebilecegi, büyük bir soru isareti.

Türkiye, Obama yönetiminin çok yönlü ve konusan-dinleyen dıs politika aktörlerini iyi anlamak ve bu yeni denklemi kendi lehine çevirmek istiyorsa, bu beraberligin getirecegi yüklere de ortak olmaya ciddi sekilde hazırlanması gerekiyor. Bu yük paylasımı konusu ilk etapta Afganistan’da karsımıza çıkacak gibi görünüyor. Gulencilerin Washington, DC’de bulunan Rumi Forum’da yakınlarda konustugum Amerikan-Türk Konseyi baskanı Emekli Büyükelçi James Holmes’a neden Türk hükümetinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afganistan’a daha fazla güc göndermekde çekinceli davrandıgını sordum. Büyükelçi Holmes’ın saydıgı nedenlerden biri de yabancı bir ülkeye carpısacak asker göndermenin Türkiye’de popüler olmadıgı idi. Su çok iyi bilinmeli ki, önümüzdeki dönemde, Bush yönetimi için Irak ne demekse, Obama yönetimi için de Afganistan o demek olacak. Obama ve Amerikan dıs politika aktörleri, bu konuda koparabilecekleri bütün yardımı müttefiklerinden koparma derdindeler. Bu istek güçlü bir sekilde Türkiye’nin de önüne gelebilir ve Türkiye’nin simdiden bu bölgeye yeni güç gönderip göndermeyecegini ve verecegi cevabın ne türlü sonuçlar doguracagını tartısmaya baslaması gerekiyor.

Dr. Richard Bush ve Seth Jones’un bana özetledigi gibi, önümüzdeki dönemde, atanan yeni özel temsilci ve elçilerin atandıkları bölgelerdeki önemi Dısisleri Bakanını dahi ikinci plana atabilecek kadar guclu olacak ve görevleri hakkında bu kisiler hem Amerikan Dısisleri Bakanlıgına hem de Ulusal Güvenlik Takımına karsı sorumlu olacaklar. Türk Dısislerinin üzerinde kafa yorması gereken baska bir denklem parçası da bu yeni muesseseler. Türkiye’nin bu yeni moda özel temsilcilerle en yakın zamanda irtibata geçmesi ve aynı sekilde irtibatta kalması gerekliligi. Turkiye’nin Suriye ile Israil arasindaki arabulucuk calismalari hakkinda ozellikle son haftalarda, Baskentin bircok platformunda ovunc ve alkislar duyulmakta. Ote yanda, Davos’taki son çıkısin kotu etkileri duyulmaya devam etmekte. Dinledigim bircok Ortadogu uzmani, Israil’de yeni hukumet kurmakla gorevlendirilen Benjamin Netanyahu’nun bir Suriye baris gorusmelerine, Filistin baris gorusmelerinden daha sicak baktigi yonunde. Bundan dolayi, Turkiye, yarida kalmis arabulucuk calismasini, taraflarin yardimiyla baslatabilirse, Davos’taki korkutucu imajini da duzeltme yoluna gidebilir. Ayrica, simdiye kadar Türkiye’ye ugramaya vakit bulamamis olan Amerikan Ortadogu özel temsilcisi George Mitchell’in yakinlarda gerceklesek Turkiye ziyareti, bu mesajların verilmesi için de iyi bir fırsat gibi durmakta.

Obama ABD Baskanı olarak yemin ettikten ancak bir ay kadar sonra Türkiye liderlerini aramak için vakit bulabildi. Filistin Devlet Baskanı Abbası’ı ilk gün, birçok bölge ülke liderlerini ilk hafta içinde aramaya vakit bulan yönetimin, Türkiye’yi sıralamanın arkalarına itelemesi, kabul edilsin veya edilmesin, bir mesaj niteligi tasır. Ayrica gerek Baskan Yardımcısı Joe Biden, gerekse Amerikan Kongresindeki hemen bütün önemli Demokrat Parti liderleri, Türkiye’yi ilgilendiren bircok hassas konuda, Türkiye’nin geleneksel politikalarını alt üst edebilecek açılara sahip oldukları bilinmeli.

Obama adına sevincle kesilen kurbanların kanı kurudu ve gerçek hayata baslandı. Sinirleri gerecek birçok konunun üst üste gelecegi ve tartısılacagı bir döneme yakınlasıyoruz. Bu döneme girmeden, Türk dıs politikasının kokpitinde görev yapanların kemerlerini baglaması, yeni riskler yaratmak yerine risk yönetimi kavramlarını sözlükten çıkararak yeniden üzerinde calismaya baslamaları gerekiyor. Yukarıda anlatmaya çalıstıgımız gibi, Amerika’nın dıs politika denklemi daha da karmasıklasıyor. Bu yeni denklemi okuyacak, bire bir oynayacak ve çıkabilecek kötü sonuçlara karsı simdiden B ve C planlarını hazırlayacak bir kriz ekibine, olabilecek krizler henuz ortaya cikmadan, her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Alternatifsiz politika yönetimi Türkiye’yi çok yakın zamanda içinde çıkısını bulamayacagı sokaklara itebilir.